Ahlaksız Bir Arap’ın Dini Görüşlerinden Oluşan İslam Artık Ölmüştür” Sözünün Mustafa Kemal Atatürk’e Ait Olduğu İddiası Doğrulanamıyor

Ahlaksız bir Arap’ın dini görüşlerinden oluşan İslam artık ölmüştür. Belki çöldeki göçebe kabilelerine uygun olmuş olabilir, ama gelişmekte olan modern bir ülke için değil” sözünün Atatürk’e ait olduğuna dair bilginin tek kaynağı Harold Courtenay Armstrong’un Türkçemize “Bozkurt” olarak çevrilen, “Grey Wolf, Mustafa Kemal, An Intimate Study of a Dictator” adlı kitabıdır. H.C. Armstrong, kitabında aktardığı bilgilerin kaynağının Mustafa Kemal’in kendi ifadesi, belgesel ya da sözel kaynaklar olduğunu, kullandığı çeviri kelimeleri seçerken inisiyatif kullandığını belirtmiştir. Halbuki, bu sözün Atatürk tarafından dile getirilmiş olduğuna dair kendi kitabı haricinde herhangi bir bilgi yahut belge bulunmamaktadır. Türkiye’de askeri ateşe olarak görevli bulunan H. C. Armstrong’un Atatürk ile görüşme yaptığı öne sürülse de, bu sözü kendisinden duymuş olabileceğine dair de bir kanıt bulunmamaktadır. Bu haliyle, yazarın Atatürk’ün söylediğini iddia ettiği sözlerin kendi kurgusal yorumunun eseri olduğu değerlendirilmektedir.

 

Mustafa Kemal Atatürk’ün İslâm dini ve Hz. Muhammed hakkında “Ahlaksız bir Arap’ın dini görüşlerinden oluşan İslam artık ölmüştür. Belki çöldeki göçebe kabilelerine uygun olmuş olabilir, ama gelişmekte olan modern bir ülke için değil” ifadesini kullandığı iddia edilmektedir.

 

Atatürk'ün "Ahlaksız Bir Arap'ın Dini Görüşlerinden Oluşan İslam Artık Ölmüştür" Dediği İddiasına Yer Veren Görsel
Atatürk’ün “Ahlaksız Bir Arap’ın Dini Görüşlerinden Oluşan İslam Artık Ölmüştür” Dediği İddiasına Yer Veren Görsel

 

Bahse konu sözü içeren paylaşımlarda sahipliği Atatürk’e isnat edilen ifadeler için gösterilen kaynak ise şu şekildedir: “Arba Yayınları, Bozkurt, Çeviren: Gül Çağlar Gülben, Mart 1997, 5. Baskı, Sayfa 170 (Orijinali: Grey Wolf, Mustafa Kemal, An Intimate Study of a Dictator, H.C. Armstrong, sayfa 241, 1934)”.

Harold C. Armstrong, Kurtuluş Savaşı döneminde İngiltere’nin Türkiye nezdinde askeri ateşesi olarak görev yapan bir İngiliz subayıdır. Armstrong, Birinci Dünya Savaşı sürerken 1916’da Kut’ül Ammare Kuşatması sonunda esir alınarak tutuklanıp cezaevine konmuştur. Ancak, daha sonra kaçmayı başaran  Mondros Mütarekesinin ardından İngiliz Yüksek Komiserliğinde Askeri Ateşe Yardımcısı olarak İstanbul’da 1920 dönüş yapmıştır. 1923 yılında İstanbul’dan ayrılan Armstrong, 1927 yılında savaşın verdiği zararların tamiri için kurulan uluslararası komisyonda delege olarak İstanbul’a dönmüş ve 1928 kışında tekrar İstanbul’dan ayrılmıştır (Mustafa Yılmaz (1995). “Harold C. ARmstrong’un ‘Grey Wolf Mustafa Kemal An Intimate Study of a Dictator’ (Bozkurt – Mustafa Kemal) Kitabı Üzerine“, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı 33, Cilt: XI, Kasım 1995, sf: 721-756)..

Harold C. Armstrong, “Turkey in Travail” adlı ilk kitabında İstiklâl Harbi esnasında verilen millî mücadeleyi aktarmıştır. Türkiye ile ilgili ikinci kitabı olan “Turkey and Syria Reborn” adlı kitabında ise daha saldırgan bir tonla Türkiye’yi ve Ankara’da kurulan rejimi eleştirmiştir. İki kitap arasındaki bu tutum farklılığının, Birinci Dünya Savaşı esnasında Armstrong’un Türkler tarafından tutuklanarak savaş tutsağı olarak cezaevine konulması olduğu değerlendirilmektedir (Mustafa Yılmaz, age).

Harold C. Armstrong’un Türkiye hakkındaki 3. kitabı ise Türkçemize “Bozkurt” olarak çevrilen, “Grey Wolf, Mustafa Kemal, An Intimate Study of a Dictator” (Bozkurt, Mustafa Kemal, Bir Diktatöre Dair Samimi İnceleme”) adlı 1932 yılında kaleme aldığı kitabı olmuştur. Atatürk’ün sağ olduğu dönemde kendi hakkında yayınlanan az sayıda biyografik eserden biri olduğu bilinen bahse konu kitabın içeriği incelendiğinde Atatürk hakkında pek bilinmeyen ve doğruluğu sorgulanan hususlara yer verdiği, Atatürk’ün diktatör olduğunu iddia ettiği anlaşılmaktadır.

 

Harold Courtenay Armstrong'un "Bozkurt" adlı kitabının kapağı
Harold Courtenay Armstrong’un “Bozkurt” adlı kitabının kapağı

 

Harold C. Armstrong’un kitabının 241. sayfasında Atatürk’ün İslâm ve Hz. Muhammed hakkında hakaretvari ifadeler kullandığı iddia edilen söz ise (İngilizce versiyonda) şu şekilde geçmektedir:

“Islam, this theology of an immoral Arab, is a dead thing.” Possible it might have suited tribes of nomads in the desert. It was no good for a modern progressive State.

Bu satırlar Türkçemize şöyle çevrilmektedir:

Ahlaksız bir Arap’ın dini görüşlerinden oluşan İslam artık ölmüştür. Belki çöldeki göçebe kabilelerine uygun olmuş olabilir, ama gelişmekte olan modern bir ülke için değil

 

H. C. Armstrong'un "Grey Wolf, Mustafa Kemal, An Intimate Study of a Dictator" adlı kitabında Atatürk'ün İslâm hakkında söylediği iddia edilen sözün yer aldığı sayfa
H. C. Armstrong’un “Grey Wolf, Mustafa Kemal, An Intimate Study of a Dictator” adlı kitabında Atatürk’ün İslâm hakkında söylediği iddia edilen sözün yer aldığı sayfa

 

Armstrong’un kitabının aslında Atatürk’e izafe ettiği “Ahlaksız bir Arap’ın dini görüşlerinden oluşan İslam artık ölmüştür” (“Islam, this theology of an immoral Arab, is a dead thing“) sözünü tırnak içerisine aldığı, dolayısıyla bu sözün sahipliğini Atatürk’e izafe ettiği; aktarılan sözün geriye kalan kısmı olan “Belki çöldeki göçebe kabilelerine uygun olmuş olabilir, ama gelişmekte olan modern bir ülke için değil” (“Possible it might have suited tribes of nomads in the desert. It was no good for a modern progressive State“) bölümünü tırnak içerisinde sunmadığı; dolayısıyla bu bölümün kendi yorumu olduğu anlaşılmaktadır.

Gelelim esas meseleye: Bu sözlerin Atatürk’e ait olduğuna dair iddianın tek kaynağı Harold C. Armstrong’un bahse konu kitabıdır. Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri derlemesi başta olmak üzere Atatürk’ün vecizelerinin derlendiği diğer kaynaklarda, Nutuk’ta,  Atatürk’ün Tamim, Telgraf ve Beyannameleri‘nde de bu sözün izine rastlanılamamaktadır. Dönemin kaynaklarında Atatürk’ün bu sözü söylediğine dair bir tanıklık da yoktur.

Harold C. Armstrong, kitabında bu sözün yer aldığı ilgili sayfada yahut kitabın diğer bölümlerinde Atatürk’ün bu sözü söylemiş olabileceğine dair bilgiyi hangi kaynaktan edindiğini belirtmemiştir. Kitabına eklediği “yazar notu” bölümünde ise kaynağının Mustafa Kemal’in kendi ifadesi, belgesel ya da sözel kaynaklar olduğunu, kullandığı çeviri kelimeleri seçerken inisiyatif kullandığını belirtmiştir. Halbuki, bu sözün Atatürk tarafından dile getirilmiş olduğuna dair kendi kitabı haricinde herhangi bir bilgi yahut  belge bulunmamaktadır. Bazı kaynaklarda H. C. Armstrong’un  Türkiye’de görevliyken Atatürk ile görüştüğü belirtilmiş olsa da, bu sözü kendisinden duymuş olabileceğine dair bir kanıt bulunmamaktadır. Bu haliyle, yazarın Atatürk’ün söylediğini iddia ettiği sözlerin kendi yorumunun eseri olduğu değerlendirilebilir.

 

Kitabının giriş bölümündeki “yazar notu” bölümünde kaynaklarının sahihliğine ilişkin şu yorumu yaptığı görülmektedir:

“I have been repeatedly asked whether the conversations quoted verbatim in Grey Wolf are actual or fictional.

Every quotation and conversation quoted verbatim in my Grey Wolf – with the exception of two which are of very minor importance and for which the evidence is less assured – has been supplied Mustafa Kemal or obtained from documentary or verbal sources which have been severely tested and carefully weighed before their ceracity and value have been accepted.

Some latitute must naturally be allowed in the wording as nearly all are translations.”

 

Kitabın Türkçe çevirisinin giriş kısmındaki “yazar notu” bölümünde bu ifadeler şöyle çevrilmiştir:

Bana Bozkurt’ta yer alan diyalogların gerçek mi yoksa hayal ürünü mü olduğu sorusu defalarca soruldu.

Bozkurt’taki tüm alıntılar ve diyalogların -kanıtların çok kesin olmadığı ve fazla önem taşımayan iki istisna dışında- her biri ya Mustafa Kemal’in kendi ifadesinden ya da doğruluk ve değerlerinin titizlikle sınanıp dikkatle tartıldığı belgesel ya da sözel kaynaklardan elde edilmiştir.

Doğaldır ki, tüm çevirilerde olduğu gibi, sözcüklerin seçiminde bir parça serbestiye başvurulması olağan sayılmalıdır.

 

Armstrong kitabında Atatürk’ü mesajı olmayan bir peygambere benzetmiştir (sf: 195). Armstrong bilhassa, Atatürk’ün reformları gerçekleştirirken izlediği yöntemleri eleştirmiş ve Ankara’daki rejimi Mussolini’nin İtalyası gibi dönemin en sert diktatörlüklerinden biri olarak nitelemiştir (sf: 194).

Atatürk, Armstrong’un kitabının yer aldığı yıl kitap içeriğine yönelik hazırladığı cevapları Sadi Borak’a dikte ettirerek Akşam Gazetesinde yayınlatmış olup, bu derleme Sadi Borak tarafından 1955 yılında “Armstrong’dan Bozkurt Mustafa Kemal ve İftiralara Cevap” adıyla kitaplaştırılmıştır.

 

Şüphesiz, bu yönde içeriğe sahip bir kitabın yayınlanması Mustafa Kemal Atatürk ve resmi kurumlar tarafından hoş karşılanmamıştır. Armstrong’un Bozkurt adlı kitabının Türkiye’ye girişi Mustafa Kemal Atatürk tarafından onaylanan 4 Aralık 1933 tarihli Bakanlar Kurulu Kararıyla yasaklanmıştı. Bahse konu kararnamede kullanılan ifade şu şekildeydi:

“Almanya’nın Karlsruhe şehrinde çıkan Badische Presse gazetesinde H.G. Armstrong tarafından tefrika halinde yazılarak Fransız, İngiliz ve Alman dilleriyle kitap halinde basılmış olan ‘Bozkurt – Mustafa Kemal’ adlı kitabın, zararlı yazılar ihtiva etmesine binaen gerek bu dillerle basılmış ve gerekse başka dillerle basılacak olanlarının memlekete sokulmasının yasak edilmesi; Dahiliye Vekilliği’nin 28.11.933 tarih ve 10371 sayılı tezkeresi üzerine İcra Vekilleri Heyeti’nin 4.12.933 toplanışında kabul olunmuştur.”

 

H.C. Armstrong'un Bozkurt adlı kitabının Türkiye'ye girişini yasaklayan 4 Aralık 1933 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı
H.C. Armstrong’un Bozkurt adlı kitabının Türkiye’ye girişini yasaklayan 4 Aralık 1933 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı

 

Kitabı inceleyen Atatürk’ün kitap içeriğini pek sakıncalı bulmadığı, bazı eksiklerinin tamamlanarak Türkiye’de yayımlanabileceğini “Bunun ithalini men etmekle hükümet hataya düşmüş. Adamcağız yaptığımız sefahati eksik yazmış, bu eksiklerini ben ikmal edeyim de kitaba müsaade edilsin ve memlekette okunsun!” sözleriyle lâtife ederek söylediği Bozkurt adlı kitabın kapağında öne sürülmektedir.

1951 yılında Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanun’un çıkarılmasından sonra Türkçeye çeviri ihtimalinin düştüğü değerlendirilen kitap, tahmin edilebileceği üzere sansüre uğrayarak tartışmalı ve dayanaksız bölümler çıkartılarak Türkçeye çevrilerek yayımlanmıştır. Bahsi geçen kitaptaki bazı bölümlerin Kadıköy 4. Sulh Ceza Mahkemesinin 31 Ocak 1997 tarih ve 1997/23 nolu kararıyla 5816 sayılı Atatürk’ü Koruma Kanunu’na aykırı bulunarak sansürlendiği öne sürülmektedir.

İlaveten, Armstrong’un Mustafa Kemal Atatürk’ün hayat hikâyesine ilişkin verdiği birçok bilgi yanlış ve tarihi hatalarla dolu olduğu tespit edilmiştir (Mustafa Yılmaz (1995). “Harold C. ARmstrong’un ‘Grey Wolf Mustafa Kemal An Intimate Study of a Dictator’ (Bozkurt – Mustafa Kemal) Kitabı Üzerine“, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı 33, Cilt: XI, Kasım 1995, sf: 721-756).

Kitabın içeriği, özellikle İngiliz diplomasisini Türkiye’nin ters reaksiyon göstermesi ihtimali nedeniyle endişeye sevk ettiği ve Ankara’daki olumsuz tavrı yumuşatacak tedbirler alınması tavsiye edildiği anlaşılmaktadır. Ankara’dan James Morgan adlı konsolosun imzasıyla İngiliz Dışişleri Bakanlığı Doğu İşleri Şubesi’nden Helm adlı görevliye ilettiği bir yazıda Türk Dışişleri’nin ve resmi çevrelerin Armstrong’un kitabının İngiliz devletinin resmi görüşünü temsil eden bir kitap olduğuna inanmadıklarını belirttiği; kitabın oluşturduğu olumsuz havayı yumuşatmak için ileri gelen bir İngiliz’e Mustafa Kemal Atatürk ile görüşme yaptırarak yaptığı işlerin hakkıyla anlatılması ve takdir edilmesini veya tanınmış birine makale yazdırılarak Bozkurt’ta yazılanların doğru olmadığını ortaya koymasını önerdiği görülmektedir (Mustafa Yılmaz, age).

 

İLAVE: Jacques Benoist-Mechin’in Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküş sürecini ve Atatürk Türkiye’sini konu edindiği “Le loup et le léopard: Mustapha Kémal, ou, La mort d’un empire” (“Kurt ve Leopar: Mustafa Kemal veya Bir İmparatorluğun Çöküşü”) adlı kitabının 1954 ve 1956 tarihli basımlarında “İslam, ahlaksız bir bedevinin şu saçma teolojisi, hayatımızı zehirleyen çürümüş bir kadavradır.” (“L’islam, cette théologie absurde d’un bédouin immoral, est un cadavre putréfié qui empoisonne nos vies.”) sözünün geçtiği belirtilmektedir. Kitabın 1951 versiyonu incelendiğinde bu söze rastlanamamıştır.

“Mustafa Kemal Paşa ‘Atatürk’ (Jacques Benoist-Méchin, ‘Mustafa Kemal. La mort d’un Empire’, 1954” kaynak atfıyla paylaşılan “Kavgacı ruhlu bir sübyanın uydurduğu bu çoban dini medeniyet yolunda hepimizin ayağına vurulmuş bir prangadır.” (ya da “Pedofil bir savaş çığırtkanının bu pastoral dini, ulusumuzun en büyük engelidir.“) sözüne ise adı geçen kitapta rastlanamıyor.

 

İLAVE 2: Bu konuyla ilgili olarak, Atatürk’ün Türk Tarih Kurumu Başkanı Tevfik Bıyıklıoğlu’na 1931 yılında (Türk Tarih Kurumu’nun lise tarih müfredatının hazırlanması görevi kapsamında El-Ezher Üniversitesi mezunu Zakir Kadiri Ugan tarafından yazılan “İslam Tarihi” ve “Türklerin İslamiyette Yeri” bölümlerinin değişmesi için) kaleme aldığı mektubu alıntılamakta fayda var:

Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti Yüksek riyasetine

[Mektubumuza haşiyedir]

Mektubumuzda heyetinizin tetkiki nazarına çok şeyler arz olunduğunu zannederim. Bu nazar noktalarını ihtiva eden mektup yazılıp zarfa konulduktan sonra uzunca [?] ehemmiyetti olduğu nazarımızda bir defa daha tecelli eden noktaları dikkatinize sunmayı önemli gördük. gördük.

Son senelerde İstanbul’da inkişaf eden gazetelerde Roman diye okuduğumuz bazı hakiki eserler vardır ki bunlar şüphesiz ali heyetinizin nazarından kaçmış değillerdir; bu roman sahifeleri bence hakiki tarih vesikalarının izahıdır; bu roman sahifelerinde görülen şeyler takriba şöyle izah olunabilir: Arabistan yarımadasının kumsal çöllerinden; (Ikre, Bismi, Rabbi) safsatasını esas tutmuş olan Araplar, medeni cihanda, bilhassa Türk zengin medeni mülklerinde bu iptidaî ve cahiliyet devrinin timsali olan dinlere dayanarak yapmadıkları tahrifat kalmamıştır. Bu zihniyetle hareket edenler, İslam’dan evvel cihanşümûl Türk medeniyetinin bütün vesikalarını imha etmekte beis görmediler.

Yazacağınız İslam Tarihinde bu cihetin toplayabileceğiniz vesikalara müraacat iden izah olunmasını mühim görürüm.

Kudüs’ün teslim olunması için Patrik’inin koyduğu şart üzerine Kudüs pişigâhına gelen halife Ömer’in kölesiyle müştereken ve bilmu… [?] bir deveye binerek kali rah eylediğini ve asıl kilise yakınına gelindiği zaman deveye binmek sırası köleye geldiğinden ötürü Ömer’in yürüyerek Arap ırkından başka ve yüksek ırklardan mürekkep ordunun yüksek …. diği çıplak ve çıfıt araplık, malumunuzdur. Bunu artık Türk çocuklarına bir fazilet gibi okutmakta ısrar gösteren notları dikkat nazarınızı celp etmelidir.

Bir hırka ve bir hurma hikayesi artık bir insanlık fazileti olarak gösterilmek felsefesi esas tutularak tarih yazılmamalıdır. Bunun gibi Arap ordularının bir çok esirlerinden bir köle sınıfı vücuda geldiğinden bahsedilirken bu kölelerin Türk çocukları olduğu zikredilerek hangi taraf için ne anlamda bir iftihar nedeni arandığı araştırılıp incelenmeden Türk tarihi içine konulmamalıdır.

Şüphesiz Türkler için çok kahraman evlatlar, şu ve bu tarzda Arap halifelerinin sarayının içine hükümetinin teşkilatının ve Arap adına fetholunan birçok vilayet ve eyaletlerde bütün zaferleri sağ­layan kuvvetlerin kalbinin içine girmişlerdir. İlim, sanat ve bilhassa askerlik ve başkumandanlık mevkilerini ibraz etmişlerdir ve bilnetice Arap imparatorluğu unvanını taşıyan bütün memleketlerde bi­rinci derecede nüfuz ve hakimiyet sahibi olmuşlardır. En nihayet Muhammedin halifesi unvanını taşımak maskara­lığında bulunanları emir ve iradelerine râm etmişlerdir.

Eğer bunu yapmış olan insanlara köle demek caiz ise her kes bir şart dahilinde köleliği iftiharla kabul eder. Efendiye sahib’e hakime köle demek; ve esir önemsiz, değersiz adamlara ef. de­mek, tarihin ifade etmemizi emrettiği bir kemiyet midir? Tevfik Byf!

Zakir Kadirinin eblehâne notlarını tashih ederken bu noktala­ra dikkat buyurunuz. Bu münasebetle yüksek heyetinizin reisi bulunan zatıalinize hatır­latırım ki, yeni dünya ufuklarına açacağınız yeni Tarih semasında dikkatli olunuz. Sonradan uydurma bir eser vücûda getirerek ferdasında pişman olmaktansa hiç bir eser vücûda getirememek aczini itiraf etmek evladır. İlim alanında vesveseli olmak, Mısır’ın Camii ezheri mezunlarına inanmaktan evladır.

Camii Ezher mevcûdiyeti ve prensipleri, mevhum denecek kadar hiç olan İsa’yı yaratan apotrlar yetiştirmeye maatessüf menşe olama­mıştır. Halbuki biz tarih yazarken Apotr değil; bizzat fiiller ve hadise­ler sahibi arayan adamlarız. Eğer bunları bulamazsak meçhuliyeti ve bu noktada cehaletimizi itiraf etmekten çekinmeyelim. Apotr yaratmaya kalkışmayalım çocuğum! Bizim mesleğimiz bu değildir. Biz daima hakikat arayan ve onu buldukça; ve bulduğumuza kani oldukça ifadeye cüret gösteren adamlar olmalıyız!

Garbin, her hangi lisanında yazılmış olursa olsun, gözünüzden mütalaanızdan geçmiş olması tabii bulunan tarih vesikalarına dik­kat etmiyor musunuz? Yüksek heyetiniz azası içinde bu vesikalarda intibahını heyetiniz huzurunda söyleyenler az mıdır? Bu sözler o yalnız heyetinizin değil, bütün Türk milletinin dikkat nazarını celbe layıktır! Bunu yalnız beyninizde değil, bütün Türk milleti nazarıonda tebaruz ediniz! Bu büyük hakikati bütün beşeriyete tanıtınız! Maksat tecessüsümüzün büyük hedefi budur zannederim. Bu yolda yürürken Camii Ezher kaçkınlarından mı yardım di­leyeceksiniz?

Her şeyden evvel kendinizin dikkatle ve itina ile seçeceğiniz vesikalara dayanınız! Bu vesikalar üzerinde yapacağınız tetkikte her şeyden ve herkesten evvel kendi karar verme inisayifinizi ve ince mil­li süzgecinizi kullanınız! Sizi büyük hedefe ancak bu mütela nazarlardan kıskanç olmak iysal edebilir. Yoksa dünyanın bin bir şarlatanı ve bin bir milletin tarihşinas yaşayan sokak politikacısının ve bunları yük­sek mikyasta temsil eden Camii Ezher kaçkınının baziçesi kılar. Bana bu kadar çok söz söyleten sebebi izah edeyim:

Camii Ezher kaçkınını bulan sizsiniz. Eseri diye Ankaradan ay­rıldığım son günde önüme koyduğunuz örümcek arap yazılı pa­çavraları okuduğunuz zaman derhal itirazımı serdetmiştim bunu nazarı dikkate alacağınızı vaat etmiştiniz! Tetkikinizden geçtikten sonra bana verilen yazılar o kadar sersem ve cahil ve Camii Ezher kaçkını bu adamın mahsulü olduğunu gördüm ki, sizi rencide ede­cek bir söz söylemeden bu paçavralar üzerinde yeniden çalışmaya mecbur oldum. Bu sözlerimi sizi utandırmak için yazmıyorum. Bu yazılarımı bundan sonraki mesainizde dikkat ve intibah dersi ol­ması için yazıyorum.

Tarih yazmak tarih yapmak kadar mühimdir! Yazan, yapana sa­dık kalmazsa değişmeyen hakikat, insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır. Siz buna razı mısınız?

Türkiye’de yüksek başkanlığınızda ilk teşekkül eden Tarih Cemiyeti büyük dikkat intibahını kullanarak şimdiye kadar bütün dünya milletleri içinde teşekkül etmiş emsaline dair bir vaziyet ala­cağına emin olduğum Türk medeniyetinin sevdalılarına hürmet ve muhabbetlerimi lütfen iletiniz.

Gazi m. kemal

16-17.8.1931

Yalova

 

Atatürk’ün “Ahlaksız Bir Arap’ın Dini Görüşlerinden Oluşan İslam Artık Ölmüştür” Dediği İddiasına Köşesinde Yer Veren Yazarlar

Habername.com’daki “O’nu Müslüman Zannediyordunuz Değil Mi?” başlıklı 6 Aralık 2016 tarihli yazısında A. Kerim Karaağaç, yazısının başlığından da anlaşılacağı üzere Atatürk’ün Müslüman olmadığını iddia ederek H. C. Armstrong’un kurgusal sözünü Atatürk’e mal etmiş:

"Devlet Anlayışına “Ahlaksız bir Arap’ın dini görüşlerinden oluşan İslâm artık ölmüştür. Belki çöldeki göçebe kabilelerine uygun olmuş olabilir. Ama, gelişmekte olan modern bir ülke için değil… Dine ihtiyaç duyan bir yönetici korkaktır. Hiç bir korkak, yönetici olmamalıdır.” KAYNAK: Grey Wolf, Mustafa Kemal, An Intimate Study of….. Sayfa 241, 1934 Yukarıda Ahlaksız bir arap dediği Peygamber’imiz(sav) dir."

 

13 Yorumlar

  1. Atatürk’ün son meclis konuşmasını dinlemenizi tavsiye ederim YouTube da mevcut. Orda söylediği sözlerle Armstrongun iddia etmiş olduğu sözler son derece uyuşuyor. Ayrıca Atatürk bu kitabı hiçbir zaman serbest etmemiştir. Bazı kısımları değiştirilip basıldı mantığı gerçeği çarpıtmaktadir. 300 sayfalık kitap sadece 95 sayfa olarak basılmış Atatürk döneminde. Günümüzdeki baskıları ise 240 sayfa civarında yani hala eksikler var

    • Vural Barış Reply

      Tarihe baktığımız zaman iki farklı M.Kemal görüyoruz. Bunlar Cumhuriyet’ten öncesi ve sonrası olarak ikiye ayrılıyor.

      Öncesinde bir Şeyhü’l İslam edasıyla İslamı müdafaa eden M.Kemal görmenize karşılık sonrasında İslamın ve dinin karşısına dikilmiş bir insan görüyorsunuz. Yazımızın değişmesi, giyim kuşamımızın batılılaştırılması, şapka kanunu, medreselerin kapatılması, camilerin ahır yapılması, Kur’an ve Ezan’ın yasaklanması ve daha bir çok uygulama da bunun bir göstergesi oluyor.

      M.Kamal Cumhuriyeti kurduktan sonra din hakkındaki GERÇEK DÜŞÜNCELERİNİ artık saklamıyor ve her platformda açıklıyordu. İşte o sözlerden bazıları:

      Kuran: “Gökten indiği sanılan kitapların doğmaları”
      …Fakat bu prensipleri, gökten indiği sanılan kitapların doğmalarıyla asla bir tutmamalıdır. M. Kemal

      (Kaynak: Söylev ve demeçler, cilt 1, s 389. (1 Kasım 1938′deki son meclis konuşması)

      “….Arapoğlu’nun( Peygamberimizden (SAV) bahsediyor) yavelerini (uydurmalarını, saçmalıklarını) Türk oğullarına öğretmek için Kuran’ı Türkçe’ye tercüme ettireceğim ve böylece de okutturacağım, ta ki budalalık edip de aldanmakta devam etmesinler.”

      (Kaynak: ATATÜRK, Kazım Karabekir, Paşaların Kavgası)

      “Ikre, Bismi, Rabbike **safsatasını**” esas tutmuş olan Araplar..
      (Ayete safsata diyor!)

      KAYNAK: Atilla Oral, Atatürk’ün Sansürlenen Mektubu, (80 Yıl sonra ilk kez, kendi el yazısıyla, sansürsüz!…), Demkar Yayınevi/Tarih Dizisi, Istanbul 2011, 1. Basım, sayfa 61. Orijinal el yazısı; sayfa 75.

      “Suçlu Allah’ın dinidir.”
      Kralların ve padişahların istibdadına (baskılı yönetim), dinler mesnet olmuştur.

      (Kaynak: Atatürkün El Yazmaları, Medeni Bilgiler, s 30.)

      “Dini ve namusu olanlar kazanamazlar, fakir kalmaya mahkumdurlar. Onun için önce din ve namus telakkisini kaldırmalıyız.”

      (Kaynak:İstanbul, Tekin Yayınevi, 1990, s 83-84.)

      • Adamın dini görüşleri seni ilgilendirmez. Adam sana inanç ve ibadet özgürlüğünü sundu. Ulan büyük ninelerime soruyorum hepsi Atatürk’ü metheder hepsi başörtülü kadınlar ortaya bir şey attınız yok ahır yaptı yok şu yok bu. Bu adam tüm ömrünü ülkeye adamış adam yaptıkları sana hitap etmeyebilir ama gerçek bu. Yalan dolan konuşup durmayın bunu istiyoruz sizden sadece. Bu ülkenin yaşlılarıyla konuşuyorum özellikle hepsi de seviyor.

        • Sıkışınca adamın dini görüşü seni ilglendirmez dersiniz. Gerçekler zorunuza mı gitti? Eğer benim ülkemi yönetiyorsa elbette ilgilendirir. Eğer Kuranı değilde Atatürkün görüşlerini benimsiyorsan sen zaten kafirsin. Kafirde ancak böyle yorum yapardı zaten.

          • Ya*şak Emre, kim sıkıştı, adam bütün yaşlılara sordum demiş ona neden cevap vermiyorsun ? asıl sen sıkışınca ancak işte millete kafirsin vs. dersin. hiç konuyla alakalı cevap vermezsin ancak hakaret. yav*aksın olm sen. ayrıca arapların ülkesi değil bu. Türklerin ülkesi ve şu an ülkenin tam adı Türkiye Cumhuriyeti Devleti. Gerçekler zoruna gittiyse hadi sg. cumhuriyetle yönetilmeyen müslüman ülkene.

    • Bülent YILMAZ Reply

      Elin gavuru Attaturk ile ilgili kitap yazıyor siz de buna inaniyorsunuz öyle mi?Bu kitap gerçek mi oldu şimdi?Atatürk ‘ün islam ve peygamberimiz ile ilgili bir dünya övücü ve saygı dolu sözleri mevcut bir çok yazılı kitaplarda hem de türk ve yerli yazarlar.Bunlara inanmayın gidin elin gavur yazarına inanın siz.Hayret valla

  2. O paylaşılan kitap toplama belgesinin gerçeği yansıtıp yansıtmadığını, yansıtmıyorsa bir iftira olacağından bayramdan sonra savcılığa giderek önce suç duyurusunda bulunacağım. Eğer doğruysa teyit edilmesini isteyeceğim. Eğer doğruysa meclis kayıtlarında vardır.

    • malumatfurus Reply

      04.12.1933 tarihli “Bozkurt Mustafa Kemal adıyla çeşitli dillerde basılmış ve basılacak kitapların yurda sokulmaması” başlıklı BKK’yı Devlet Arşivleri Başkanlığı Cumhuriyet Arşivinde 30-18-1-2 fon, 41 kuut, 85 gömlek ve 15 sıra numarasıyla kayıtlı bulabilrsiniz.

      • Mervan Sümer Reply

        Mustafa Kemal’in en yakın adamı olan falih rıfkı atay çankaya eserin de en sevdiği kitabın bozkurt olduğunu söylüyor.

        Kaynak:Falih Rıfkı Atay,Çankaya,1.cild,Cumhuriyet Gazetesi yayınları,11. sh

    • yaw FURKAN tarih yalan söyluyor bir tek bu belgelermi yalan söyluyor bu dogruyu sen biliyorsan bize bi kaynak göster bizde şu snın dogrun ne bi okuyalım..

  3. Ulan adamın dini görüşleri bir milletin geleceğini çalmış geçmişinden koparmış birisi kalkmış hala seni ilgilendirmez diyor. Bugün sokak röportajında 6 liseliye salavat getirir misiniz diyorlar. 4ü ben Müslüman değilim diyor. Baksana torunlarımızı bile ilgilendiriyor.

    • Bülent YILMAZ Reply

      Bugün itibari ile türkiye de yüzlerce şeyh,şıh,hocaefendi ve bunların tarikat ve cemaatleri, bunların yurtları mevcut.Ayrica resmi olarak diyanet işlerinin kursları,camileri ve imamları mevcut.Ayrica her il ve ilçede en az 1 ve daha fazla hatta bazı illerde diğer okullardan sayısı fazla imam hatip okullari mevcut.Ataturk ve sonrası bunların hepsi varmış az veya çok.Yahu şuanda o kadar farklı dini örgütler mevcut ki her taraf din adamı dolu.Daha ne istiyorsunuz yetmiyor mu?Sanki adam kominizm getirmiş dini yoketmis ve günümüzde de devam ediyor.Kardesim sen çocuğunu gönder istediğin yere seni engelleyen mi var ya?Sağa sola çamur atma.Şuan yaz aylarında okullar tatil bir çok çocuk kuran kurslarında önceden de vardı bu.Ben de böyle öğrendim.Allah Allah ne istiyorsunuz daha ya her yer şeyh dolu gönder çocuğunu torununu bağlat şeyhe öğrensin dini.

Yorumunuzu yazınız...