Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhurbaşkanlığı Döneminde Türkiye Cumhuriyeti’nin Hiç Dış Borç Almadığı İddiası Doğru Değil

Türkiye Cumhuriyeti tarafından 1923-1938 yılları arasında hiç dış borç alınmadığı ve 48 fabrika kurulduğu iddiası doğru değil. Atatürk döneminde sırasıyla ABD, Sovyetler Birliği ve İngiltere’den, 1930, 1934 ve 1938 yıllarında, 10, 8 ve 6 milyon dolar tutarında dış borç alınmıştır.

Yanlış İddia

 

Yıkılmış bir imparatorluk bakiyesi üzerine büyük zorluklarla kurulan Cumhuriyetimizin kuruluşunun ardından ekonomik bağımsızlığını da sağlayıp ayakları üzerinde durabilmesi elbette ki çok büyük bir başarı. Ülkenin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’ün hem bu başarıda hem de ülkenin hızla modernleşmesindeki payı ise tartışılamaz. Ancak birçok konuda olduğu gibi, Atatürk’ün Cumhurbaşkanı olduğu döneme ilişkin de birçok gerçek dışı iddia dile getirilmiş durumda. Bunlardan biri Atatürk döneminde dış borç alınmadığı iddiası. İşbu yazıda, söz konusu iddianın doğruluğunu ve ne kadar anlamlı olduğunu ele alacağız.

 

Dış Borç Alınmadığını İddia Edenler

Cumhuriyet Gazetesi ve TELE1 Ege bölge temsilcisi Tuncay Mollaveisoğlu’nun tweet serisi ve Cumhuriyet Gazetesi’ndeki “Üçüncü yol: Kemalist ekonomi modeli, kalkınmayı planlamak…” başlıklı 8 Temmuz 2020 tarihli yazısında Atatürk’ün kalkınma modelini anlatırken Atatürk döneminde dış borç alınmadı iddiasını aktarmış:

"Emperyalizme karşı kazanılmış tek savaşın lideri Mustafa Kemal Atatürk, kanla elde ettiği bağımsızlığı ekonomik bağımsızlıkla tamamlamak için büyük çaba göstermiş ve sonunda yine kendi özgün ekonomi modeli ile dünya iktisat tarihine geçmiştir.

Atatürk’ün ekonomik mucizesini anlamak için onun dönemindeki ortalama yüzde 16’lık büyüme rakamlarına bakmak yeterlidir. Bu büyüme, içerde sıfıra yakın bir sermaye birikimine rağmen ve hiç dış borç alınmadığı halde başarılmıştır. Yani yoksul Anadolu, kendi kaynakları ile mucize şekilde bu büyüme ve kalkınma hızına ulaşmıştır."

 

atatürk dönemi borç
Tuncay Mollaveisoglu Atatürk dönemi ekonomi politikalarını anlatırken, o dönemde dış borç alınmadığını iddia ediyor

 

Oda TV’de konuk yazar Celal Topkan tarafından yazılan “Düyun-u Umumiye’ye geri mi döndük” başlıklı yazıda da bu iddia yer alıyor:

Atatürk’ün yönetiminde dışarıdan borç alınmadan, içeriden borçlanılmadan; bir taraftan yeni kurulan devlet imar edildi. Devrimler yapıldı. Ülke çağdaş kurumlarla donatıldı. Osmanlıdan devralınan borçlar ödendi. Diğer taraftan da 1923-1938 arasında ortalama yüzde 6.5 büyüme gerçekleştirildi.

 

Ekonomi yazarı Ege Cansen ise Hürriyet Gazetesi’ndeki köşe yazısında şu ifadelere yer vermiş:

İzinden gidilen Atatürk’ün ekonomi politikasında dış borçlanmaya yer yoktur. Lozan Antlaşması müzakerelerinde İngiliz Dışişleri Bakanı mağrur Lord Curzon, Türk heyeti başkanı İnönü’nün taviz vermez tutumu karşısında kızmış ve “Barıştan sonra nasıl olsa borç istemeye İngiltere’ye geleceksiniz, o zaman bu masada aldıklarınızı geri vereceksiniz” demiştir. Nitekim İngiliz Dışişleri Bakanlığı, Ağustos 1923’te yeni Türk devleti, para istemek için İngiltere’ye başvurmak zorunda kalacaktır, kendilerine zırnık verilmemesi gerekir diye bir rapor yazmıştır. Lord Curzon bu rapora “Bu onlara ders olsun” (They must learn their lesson) diye derkenar düşmüş ve imzalamıştır. Atatürk’ün iktisadi politikasının (doğru veya yanlış) tek bir ilkesi varsa, o da (siyasi bağımsızlığı tehlikeye atacağı gerekçesiyle) dış borç almamaktır.

 

Bu iddianın sosyal medyada “Atatürk’ün 1938’e kadar hiç borç almadan 48 fabrika kurdu” şeklinde aktarıldığına da şahit oluyoruz.

Bu yöndeki bazı örnek paylaşımlar şu şekilde sunulabilir:

“Osmanlı’nın bütün borçlarını ödeyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 1938’e kadar hiç borç almadan 48 fabrika kurduğunu biliyor muydunuz? “

“Osmanlı’nın tüm borçlarını ödeyerek Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran 1938’e kadar hiç borç almadan 48 fabrika açan Adam’a ATATÜRK denir.”

 

atatürk 1938'e kadar dış borç almadı iddiası

 

atatürk dönemi dış borçlar

 

Atatürk Döneminde Alınan Dış Borçlar

Öne sürülenin aksine Atatürk döneminde dış borç alınmadı iddiası gerçeği yansıtmıyor. Türkiye Cumhuriyeti tarafından 1923-1938 yılları arasında Duyun-u Umumiye borçlarının geri ödenmesi, demiryolu, rıhtım, liman, telefon ve elektrik gibi kamu hizmeti üreten yabancı şirketlerin millileştirilmesi, Merkez Bankası’nın kuruluşu, askerî teçhizat temini ve sanayi plânı kapsamında fabrika kurulumu finansmanı gibi hususlar için ABD, Sovyetler Birliği ve İngiltere gibi ülkelerden kamu ve özel sektörden dış borç temin edilmiştir.

Cumhuriyetin ilk 10 yılı içerisinde Osmanlı’nın özellikle son dönemlerindeki dış borçlanma ile ilgili kötü tecrübeler, Lozan Antlaşması gereğince Osmanlı borçlarının Türkiye Cumhuriyeti payına düşen kısmının ödenmesinde karşılaşılan güçlükler, 1929 Büyük Buhran etkisiyle dış borç bulma imkânlarının kötüleşmesi gibi nedenlerle dış borçlanmaya pek başvurulmamıştır (Memduh Yaşa (1971). Devlet Borçları, Sermet Matbaası, İstanbul. Sf: 70). Ancak, ilerleyen dönemde borç geri ödemeleri, dış ödemeler, yatırım finansmanı gibi nedenler için -sınırlı sayıda olsa da- dış borçlanma yoluna gidilmiştir.

Lozan’da borçların üstlenilmesinden sonraki ilk dış borçlanma yabancıların ellerindeki demiryollarının millileştirilmesi için 1928 yılında yapılmıştır. 1928 yılından itibaren yabancıların elindeki şirketlerin devletleştirilmesinde kısmen borçlar kullanılmıştır (Memduh Yaşa (1965). Devlet Borçları. İstanbul, Sermet Matbaası. Sf: 76).

 

Millileştirme Çabaları Nedeniyle Alınan Döviz Cinsi Borçlar

Cumhuriyetin ilk yıllarında yabancıların elinde bulunan şirketlerin millileştirilmesi gerçekleştirilirken, gerekli kaynakların bir kısmı borçlanma ile sağlanmıştır. Türkiye’deki bazı demiryolu, liman, belediye hizmetleri ve madencilik şirketlerinin mal varlıklarının satın alınması karşılığında genellikle düzenli konsolide dış borç senetleri vererek ödemeler taksitlendirilmiştir (Doğan Cansızlar (1997). “Cumhuriyetin İlk Yıllarında Devlet Dış Borçları”. Maliye Dergisi, Ocak-Nisan 1997, Sayı: 124. Sf: 18). 1934, 1935, 1936, 1937 ve 1939 yıllarında “Türk Borcu” adını taşıyan tahviller çıkarılarak imtiyaz ve tesisleri satın alan işletmelere bırakılmış ve bu borçların büyük bir kısmı 1948 yılına kadar ödenmiştir (Sait Açba (1989). “Türkiye’de Cumhuriyet Döneminde Dış Borçlanma – 1”, İktisat ve Maliye, Mayıs 1989, Sayı 5, Cilt XXXVI. Sf: 192).

Örneğin, Osmanlı döneminde yapılan İzmir-Kasaba demiryolunun millileştirilmesi için Ottoman İzmir and Kasaba Ry. Co. adlı firmayla 26 Mayıs 1934 tarihinde imzalanan antlaşma ile % 7,5 faiz barındıran (Fransız frangı cinsinde olsa da itfa tarihindeki kurlar üzerinden başka para birimleri üzerinden ödeme yapılabilen) tahvil sunulmuştur. Benzer şekilde, İzmir-Aydın demiryolunun millîleştirilmesi adına 1 Mayıs 1935 tarihinde varılan antlaşma ile % 7,5 faiz taşıyan (İngiliz sterlini cinsinden, itfa tarihinde diğer dövizlerle ödenebilen) tahvil sunulmuştur (James J. Lynch (1949). “Turkey’s External Public Debt History“. Economic Department Report, No: E36, Washington, D.C. World Bank Group).

 

Osmanlı’dan Kalan Borçların Geri Ödemesi

24 Temmuz 1923’de imzalanan ve 6 Ağustos 1924’te yürürlüğe giren Lozan Anlaşması hükümleri çerçevesinde yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı İmparatorluğu’ndan kalan borcun önemli bir bölümünden sorumlu hâle gelmişti. Antlaşma ile Osmanlı İmparatorluğu’nun, faiz hariç, 129.604.910 lira anapara borcu olduğu, buna 30,4 milyon kadar faiz ve 1,6 avanslar eklendiğinde, toplam dış borç miktarının 161,6 milyon lira olduğu tespit edilmiştir. Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde yer alan ve Lozan Antlaşması ile ayrılan ve bağımsız hale gelen diğer 14 ülke arasında paylaşılarak ödenmesi kararı ile Osmanlı borçlarından Türkiye Cumhuriyeti’ne düşen toplam pay, %65,32 oran üzerinden, (85 milyon lirası anapara, 20,6 milyon lira faiz ve avans payı olmak üzere) 105.559.623 lira olmuştu. Osmanlı’dan devralınan borçların nihaî miktarı, yapılan müzakereler neticesinde 13 Haziran 1928 tarihinde Paris’te imzalanan ve 1 Aralık 1928 tarihli ve 1367 sayılı Kanunla onaylanan Paris Sözleşmesi ile 107.528.463 lira olarak belirlenmiştir (Bilkin Özdemir (2010). Osmanlı Devleti Dış Borçları. T.C. Maliye Bakanlığı Strateji Geliştirme Başkanlığı, Yayın No: 2010/403, Sf: 127).

Anlaşmaya göre Türkiye Cumhuriyeti, 1929-1954 yılları arasında % 37’lik bir indirimle 68,2 milyon altın Osmanlı lirası ödeyecekti. Anlaşma çerçevesinde 1928 yılında 8,8 milyon dolar ve 1929 yılında 14,9 milyon dolar geri ödeme gerçekleştirilmiştir (James J. Lynch (1949). Sf: 1).  Ödenmesinde güçlük çekilen bu taksitlerden sonra Büyük Buhran’ın ödemeler dengesinde yol açtığı baskı ile birlikte 1930 yılında ikinci taksit ödemesi gerçekleştirilememiştir. Akabinde 14 Aralık 1932 tarihli İlke Uzlaşması çerçevesinde imzalanan yeni “Paris Sözleşmesi” ile 8.578.343 altın lira eşiti 79.778.590 TL. tutarında borç belirlenmiştir. 28.5.1933 tarih ve 2234 sayılı Kanunla onaylanmış olan Paris Sözleşme’si uyarınca, Türkiye Cumhuriyeti’nin o tarih itibarıyla kalan borçları, “%7,5 faizli 1933 Türk Borcu Tahvilleri” adı altında 962.635.916 Fransız frangı karşılığı, (7.979.500 + 200.000 + 398.843= 8.578.343 Osmanlı altın lirası eşiti) 79.778.590 Türk lirası olarak bağlanmıştır (Bilkin Özdemir (2010). Sf: 127).

Osmanlı’dan kalan borçlar belirlenen bu takvim uyarınca ödemeye devam ederken 25 Nisan 1944 tarihinde alınan karar ile borçların 10 yıl erken kapatılması kararlaştırıldı. 10 yıllık erken ödeme kararı çerçevesinde, 1944-1954 yıllarında alacaklılara yaptığı çeşitli duyurularla, ödemeler için 25 Mayıs 1954 tarihini son müracaat günü ilan ederek (ilgililerden tahvillerin satın alınması yolu dahil) borçların tamamını erken ödemeye tabi tutmuştur. Osmanlı’dan kalan borçların geri ödemesi, yapılan duyurular çerçevesinde 25 Mayıs 1954 tarihinden önce tamamlanmış ve “1933 Borçları”nın tamamı geri ödenmiştir.

 

Yabancı Hükümetler ve Kuruluşlardan Temin Edilen Dış Borçlar

Devletçilik döneminde beş yıllık sanayi planlarının uygulanmasıyla sanayi yatırımları önemli ölçüde artmış ve yatırımların gerçekleştirilmesi için -iç tasarruf yetersizliği ve döviz gereksinimiyle birlikte- dış kaynak temin ihtiyacı doğmuştur.

Cumhuriyet döneminde ABD’den bir kuruluştan 10 milyon dolar tutarındaki donanım kredisi, 1934 yılında Sovyetler Birliği’nden birinci sanayi planı yatırımları için 8 milyon dolarlık kredi ve 1936-1938 yılları arasında dış ödemeler ve askeri teçhizat temini için İngiltere’den toplam 16 milyon sterlin dış borç alınmıştır (Tülay Evgin (2000). Dünden Bugüne Dış Borçlarımız. Hazine Müsteşarlığı Araştırma ve İnceleme Dizisi, No: 26, Hazine Müsteşarlığı Matbaası, Ankara. Sf: 35)

14 Haziran 1930 tarihinde ABD’li bir yatırım şirketi ile imzalanan antlaşma ile Türkiye’de bir kibrit ve çakmak fabrikası kurulması karşılığında 10 milyon dolar tutarında borç alınmıştır (Açba (1989). Sf: 192). 25 yıllığına “Kibrit Çakmak İnhisarı” bir kibrit fabrikası kurmak şartıyla 21 Haziran 1930 tarihli 1722 sayılı “Kibrit ve çakmak inhisarı işletmesinin devrine ve on milyon dolarlık istikraz aktine dair kanun” ile yatırımcı şirkete verilmiştir (Kibrit ve çakmak inhisarı işletme imtiyazı 1943 yılında kabul edilen kanunla kaldırılmıştır).

 

kibrit ve çakmak inhisarı

 

Birinci Beş Yıllık Sanayileşme Planı finansmanı için 1934 yılında Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nden (SSCB) 8 milyon ABD doları tutarında faizsiz kredi temin edilmiştir. Bu kredi Nazilli Basma Fabrikası’nın kurulmasında kullanılmıştır.

Sanayi programının dış finansmanı için ikinci kredi 1936 yılında İngiltere’den alınmıştır. İngiliz Hükümeti, Karabük Demir-Çelik Fabrikası’nın yapımı için 18 milyon TL tutarında -% 5,5 faizli 10 yıl vadeli- kredi temin edilmiştir.

1930’ların sonuna doğru artan siyasal gerginlik ve silahlanma yarışının hızlanması, Türkiye de savunma harcamalarını arttırmıştır. Artan silah ithalatı ile birlikte Türkiye’nin ticaret dengesi yeniden açık vermeye başlamıştır. Bunun üzerine 1938 yılında yapılan bir anlaşma ile Türkiye’nin İngiltere’den satın alacağı sanayi makine ve gereçleri için 6 milyon sterlin tutarında “Export Guarantee Fund Credit” adlı -%5,5 faizli ve 13 yıl vadeli- kredi alınmıştır (Doğan Cansızlar (1997). Sf: 17).

Nitekim, Mustafa Kemal Atatürk’ün Beşinci Dönem Beşinci Yasama Yılı kapsamında 1 Kasım 1938 tarihli konuşmasında İngiltere’den alınan 16 milyon sterlinlik kredi ile Almanya ile mutabakata varılan 150 milyon marklık krediye şöyle değinmişti (TBMM Yayınları (2011). Tarihe Düşülen Notlar – 1, Yasama Yılı Açılışlarında Cumhurbaşkanlarının Konuşmaları -1. TBMM Basımevi, Ankara. Sf: 75):

“Hatay işinde istihsal edilen neticelerin istikrarı Türk – Fransız dostluğunun da inkişaf ve tebellürüne bir esas teşkil edeceği kanaatindeyim.

 

Cumhuriyet Hükümeti geçen seneden beri muhtelif devletlerle iktisadî münasebetlerini tanzim eden mukavele ve anlaşmalar imza etmiş bulunuyor. Bu meyanda İngiltere Hükûmet ile akdedilen ticaret anlaşması ve ayni zamanda 16 milyon İngiliz liralık bir ticaret ve teslihat kredisi mukavelesini zikretmek isterim ki esasen buna müteferri kanun yüksek tasdikimize iktiran etmiştir.

 

Bir kaç gün evvel memleketimizi ziyaret eden Almanyanın mümtaz İktısad Nazırı Bay Funk ile 150 milyon marklık bir kredinin esaslarında mutabakat hâsıl oldu. Teferruat yakında iki Hükümet arasında tesbit edilecektir. Bu kredi anlaşmalarını memleketimizin malî itibarına karşı gösterilen ciddî emniyetin ve haricî siyasetimizdeki dürüst hareketin bir tecellisi olarak telâkki etmek lâzım gelir.”

 

Erken Cumhuriyet Dönemi Türkiye’de Borçlanma ve Faiz Oranları” başlıklı makalede Atatürk’ün Cumhurbaşkanlığı döneminde Türkiye Cumhuriyeti’nin gerçekleştirdiği dış borçlanmanın genel seyri şöyle özetlenmişti:

1930 senesinde makine ve teçhizat alımı sebebiyle ABD’den 10.000.000 dolarlık kredi alınmıştır. Mamafih 1933 senesine dek iç borçlanmaya başvurulmadığı gibi, dış borçlanmaya da ancak 1934 yılında gidilmiştir. Bu borçlanma S.S.C.B. ile yapılmış ve 5 yıllık sanayileşme planının ihtiyacının sağlanmasına yöneliktir. Bu programının sağladığı yatırımların oluşturulması ve bir kısım fabrikaların yapılması bu kredi ile mümkün hale gelmiştir. 1938 yılında ise İngiltere’den dış ödeme dengesi ihtiyaçlarını karşılamak ve askeri giderler için 16.000.000 İngiliz lirası borç sağlanmıştır. Bunun haricinde gerek Genel Borçlar İdaresi’nden kalan borçların, gerekse rıhtım, demiryolu, liman, elektrik, telefon gibi çeşitli kamu hizmetlerini sağlayan yabancı şirketlerin millileştirilmesinden dolayı oluşan dış borçların haricinde II. Dünya Savaşı dönemine dek yeni bir dış borçlanma yapılmamıştır. Bu dönemde devralınan borçların düzenli ve hızlı ödenmesine hassasiyetle özen gösterilmiştir. Ayrıca eski borçlara uygulanan “rachat” sistemi gibi, alacaklı ülkelerin para birimlerinde oluşan değer azalışlarının da dış borçların bitirilmesinde faydalı bir durumu olmuştur. Yeni Cumhuriyetin ilk dönemlerinde hükümet Osmanlı bakiyesi borçların ödenmesi ile ilgilendiğinden bu dönem borç ödemeleri yoğunlukludur. Yani ödemeler bilançosundan net sermaye çıkışı durumu vardır.

 

Mevzuat Dergisi’nin 100. Sayısındaki “Osmanlı İmparatorluğu’nda ve Türkiye Cumhuriyeti’nde Borçlanma Politikaları ve Sonuçları” başlıklı makalede konuya dair bilgilere yer veriliyor. Söz konusu makaleden alınan aşağıdaki tabloda Atatürk dönemi dış borç stokları yer almaktadır:

 

atatürk 1938'e kadar dış borç almadı iddiası
Atatürk dönemine ait iç ve dış borç stoku verileri

 

Dış Borç Almak Kötü Müdür?

Bu efsanenin yanlışlığı bir tarafa, altında yatan anlam itibarıyla da sıkıntılı olduğunu düşünüyoruz. Dış borçlanmanın mutlak kötü bir politika olduğu ve bir ülkenin sadece kendi kaynaklarıyla kalkınması gerektiği düşüncesi bu efsanenin üretilmesinin nedeni. Ancak bu gerçekten de böyle mi, bir ülke çok zorda kalmadıkça dış borçlanmaya veya diğer dış kaynaklara başvurmamalı mı?

Öncelikle, o dönemde ülkenin içinde bulunduğu durumu dikkate almak durumundayız. Yıllarca süren savaşlardan çıkmış ve yeni kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti’nin üretim kapasitesi ve altyapısı yetersizdi ve büyük miktarda yatırıma ihtiyaç duyulmaktaydı. Bu acil yatırımları gerçekleştirecek sermaye birikimi ise ne yazık ki oldukça kısıtlıydı. Bu şartlar altında, uygun şartlarda bulunabilecek dış kaynakların, ihtiyaç duyulan yatırımları finanse etmek için kullanılmasında eleştirilecek bir yön bulunmamaktadır.

Nitekim Cumhuriyet’in ilk yıllarda dış borçlanmaların kısıtlı düzeyde olduğunu ve borçlanılan kaynakların yatırımlar ve acil ihtiyaçlar için kullanıldığını görmekteyiz. Bu dönemdeki ekonomi politikasının başarısını anlamak için kişi başına gelir düzeyindeki iyileşmeye bakabiliriz. OECD tarafından yapılan bir çalışmaya göre, Türkiye’nin satın alma gücü paritesine göre kişi başına geliri 1930 yılından 1940 yılına kadar toplam yüzde 34,1 oranında artış göstermiştir. Aynı dönemde 1. dünya savaşının galipleri olan İngiltere’de görülen artış yüzde 26 iken Fransa’nın kişi başına geliri yüzde 10,8 düzeyinde azalmıştır.

O dönemde, bugünkü gibi kolayca borçlanma yapılabilen uluslararası sermaye piyasaları bulunmadığından, dış borçlanma ülkeler arasında gerçekleşmekteydi. Dolayısıyla da bir ülkeden alınan dış borcun siyasi bir anlamı ve etkisi bulunması kaçınılmazdı. Ancak yine söz konusu dönemde yapılan dış borçlanmalara bakıldığında, ABD, İngiltere ve SSCB gibi dünya siyasetinde farklı duruşları olan büyük güç odaklarına başvurulduğu ve belirli bir ülkenin tahakkümü altına girecek şekilde borçlanma yapılmadığı da görülecektir.

Dolayısıyla, dış borçlanmanın her durumda yanlış bir politika olduğunu ve ülkenin bağımsızlığına halel getirdiğini ileri sürmek çok mantıklı değildir.  Bu açıdan bakıldığında, oldukça başarılı olduğu görülen Atatürk’ün ekonomi politikalarını övmek için bu tarz efsaneler üretmeye de aslında gerek yoktur.

 

Atatürk Döneminde Alınan Dış Borçlara İlişkin Hatalı Bilgi Paylaşan Yazarlar

Esfender Korkmaz’ın, Yeniçağ Gazetesi’ndeki “Öyle bir miras ki” başlıklı 15 Kasım 2017 tarihli yazısından:

"Dahası Türkiye 1923-1938 arasında, yatırım ve dış ödemeler için yalnızca üç defa dış borç aldı:

- 1930'da ABD'den, iktisadi cihazlanma için 10 milyar dolar.

- 1934'te Rusya'dan, birinci sanayi planı yatırımları için 8 milyon dolar.

- 1938'de İngiltere'den dış ödemeler ve askeri teçhizat için 6 milyon dolar."

ABD’den 1930 yılında alınan kredi “milyar” değil “milyon” dolar tutarındaydı. Sehven 10 milyon yerine 10 milyar dolar olarak aktarılmış.

 

* Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası (International Bank for Reconstruction and Development – IBRD) Ekonomi Departmanı’ndan James J. Lynch’in hazırladığı 21 Nisan 1949 tarihli “Türkiye’nin Dış Kamu Borçlarının Tarihi” (“Turkey’s External Public Debt History” adlı rapor, Cumhuriyet’in ilk yıllarında edinilen dış borçlara ilişkin kısa bir özet sunmaktadır.

 

atatürk dış borç

 

3 Yorumlar

  1. 1 Kasım 1938 Nutku Atatürk’ün rahatsızlığı dolayısıyla Celal Bayar tarafından okunmuştur. Bilgilerinize…

  2. Nedim özkan Reply

    İyi güzel de arkadaşlar meseleleri yerli yerinde görmek lazım. Atatürk döneminde yüzde onaltı oranında kalkınma olmadı. Tam tersi, Atatürk ün genel sekreteri Hasan Rıza Soyak ın ifadesiyle enflasyon bu kadar büyüktü ve bu önlenememiştir. Osebeple ABD den on milyon, Sovyetler den sekiz milyon vs. Borç alınmıştı.

  3. Serdengeçti Ecelfe Reply

    “Şöyle bir yazı yazmışlar, ben de aktarayım” deyip de hiç acabâ demeden yazan gazeteciye, yazara, bilimciye, hukûkçuya, yüksek tahsîlliye câhil mi denir, aptal mı salak mı embesil mi?!

Yorumunuzu yazınız...