İngiltere’de Gece Parkta Yürüyen Kadınları Korkutan Erkeğe 7 Yıl 7 Gün Hapis Cezası Veren Hakimin Cezaya İlişkin “Kızı Korkutmanın Karşılığı 7 Gündür, 7 Yıl İngiliz Kızlarının Gece Yarısı Parkta Dolaşma Özgürlüklerine Saldırmanın Cezasıdır” Yanıtını Verdiği İddiası Doğrulanamıyor

 

Adalet sistemimizin aksayışından şikâyet edilirken sıklıkla başvurulan bir hikâyeye değineceğiz.

İddiaya göre bir İngiliz yargıç, gece yarısı parktan geçen kadını korkutan bir erkeğe 7 yıl, 7 gün hapis cezası vermiş. Bu cezaya şaşıran gazetecilerin “Adam kıza elini bile süremedi. Kaçan kızın çığlıklarına yetişenler de adamı yakaladı. Bu ceza çok değil mi?” sorusuna yargıç “Kızı korkutmanın karşılığı 7 gündür. 7 yıl, İngiliz kızlarının gece yarısı parkta dolaşma özgürlüklerine saldırmanın cezasıdır.” yanıtını vermiş.

Anlatının sanal alemde yaygın şekilde şu şekilde paylaşıldığı görülüyor:

“Londra’lı genç bir İngiliz kızı, havanın iyice karardığı bir saatte, yolunu kısaltmak için Regent Park’tan geçerek evine gitmek istiyor.

Yalnız bizde değil, İngiltere’de de serseriler, magandalar, kötü niyetli yaratıklar var.

Genç kız, gece elektriklerin az aydınlattığı karanlık yolda yürürken, magandanın biri çirkin lâflar atıyor, önünü kesiyor, kızı çok korkutuyor.

Dehşete düşen genç kız çığlıklar atarak kaçmaya başlayınca, etrafta bulunan ve kızın sesini duyan İngiliz gençler koşup saldırganı yakalıyorlar.

Adam yargılanıyor. İngiliz hâkim ona “7 yıl ve 7 gün hapis cezası” veriyor.

Hâkime soruyorlar:

“Adam kıza elini bile sürmemiş, sadece korkutmuş. Bu 7 yıl, 7 günlük ceza çok ağır değil mi?”

İngiliz hâkimin cevabı hukuk tarihine geçecek düzeydedir. Şöyle diyor:

“Kızı korkutmanın cezası sadece 7 gündür. 7 yıllık ilâve ceza ise İngiliz kızlarının gece parkta dolaşma ve parktan geçme özgürlüklerine saldırmanın cezasıdır!””

İngiliz yargıcın parkta yürüyen genç kızları taciz eden kişiye 7 yıl 7 gün hapis cezası verdiğine dair bu didaktik anlatının ilk ve tek kaynağı Hıncal Uluç. Uluç, bu haberi (her ne kadar tarihini hatırlayamadığını belirtse de) The Times’ta okuduğunu öne sürüyor. Ancak, İngiltere’de bir hakim tarafından iddia edildiği yönde bir ceza verildiğine dair bir haberin varlığına rastlayamıyoruz.

Hıncal Uluç, Sabah’taki 30 Kasım 2005, 1 Kasım 2006, 29 Ekim 2008,  9 Eylül 2010 , 18 Şubat 2015, 1 Mart 2019, 29 Mayıs 2019, 2 Ekim 2020 tarihli yazılarında bu anlatıya yer vermişti.

2 Ekim 2020 tarihli “Onlar niye Alman, biz niye Türküz?” başlıklı yazısında bu anlatıyı ilk kez dile getiren kişinin kendisi olduğunu teyit edip şöyle detaylandırmıştı:

“İkincisi. Verdiğin örnek de hikaye..
Central Park’ta yürürken taciz edilen genç kızın “Hi-kaye” si..
Bir defa Central Park değil, Londra’nın hemen her mahalle arasındaki minik parklardan biri.
Central Park, günün 24 saatinde ışıl ışıldır ve 7-24 orda insanlar, sağlıkları için yürür ve koşarlar. Londra mahalle arası parkları ise geceleri karanlık ve ıssızdır. Central Park’ta herkes, herkesin peşinde koşar. Ama karanlık ve ıssız parkta yalnız bir kız, gece yarısı peşinden gelenden korkar.. (Bu iki olayın hukuk farkını gene bizim büroya sor.).
Yani olay Amerika’da değil.
Kararı veren Amerikan yargıcı değil.
İngiltere ve İngiliz yargıcı..
Ortada bir İçtihat Kararı da yok.
“İçtihat kararı”nın ne olduğunu da bizim Hukuk Bürosu’na bir soruver.
(Aslında Hukuk yazdığın her yazını onlara göster de böyle fahiş hatalara düşme..) Ortada 24 yıl 3 ay hapis kararı da yok.. 7 yıl 7 gün hapis kararı var. Nerden mi bu kadar iyi biliyorum.. O olayı bu ülkede ilk defa ben yazdım da ondan. Sonra defalarca tekrar ettim..

9 Eylül 2010 tarihli “Hangi hukuk reformu…” başlıklı yazısında “öykü” olarak nitelendirdiği anlatıyı şöyle detaylandırmıştı:

“Bu öyküyü, (aslında gerçek olay ama yıllardır yaza yaza öyküye dönüştü) kaç kez yazdığımı hatırlamıyorum artık. Ama öyle çok icap ediyor ki, yeniden yazmak..
Londra’nın kenar mahallelerinde oturan lise öğrencisi genç kız, arkadaşına ders çalışmaya gitmişti. Gece yarısı evine dönerken, aydınlık ve kalabalık caddeden dolaşma yerine, iki ev arasındaki parkın içinden kestirme yapmak istedi. Park loş ve gecenin o saatinde bomboştu. Kız ağaçların arasında yürürken bir karaltı fırladı ve saldırdı. Kız çığlık çığlığa koşmaya başladı. Sesi duyanlar koştular. Kız evine döndü, saldırgan yakalandı. Geceyi karakolda geçirdi, ertesi gün mahkemeye çıktı. İngiliz Yargıç kararı açıkladı..
“Yedi yıl, yedi gün hapis..”
Adliye muhabirleri şaşırdılar. Adam kıza nerdeyse dokunamamıştı bile. Sadece korkutmuştu o kadar. Duruşma sonunda sordular..
“Ortada sadece hatta başlamamış denebilecek bir teşebbüs var. Yedi yıl, yedi gün fazla değil mi?.”
Yargıç, hukuk tarihine geçen yanıtını verdi..
“Genç kıza saldırma teşebbüsünün cezası yedi gün. Yedi yıl, İngiliz kızlarının gece yarısı loş ve boş parklarda dolaşma özgürlüğüne saldırının cezasıdır..””

Hıncal Uluç, aktardığı söz konusu anlatının kaynağına ilişkin Hürriyet’ten Cengiz Özbek’in sorusuna “Londra’da, The Times’da okumuştum. Tarih hatrımda değil tabii.yanıtını vermiş.

Cengiz Özbek’in de belirttiği üzere “Uluç’un yazılarında “gerçek bir olay” olarak tanımlanan ve dilden dile, tweet’ten tweet’e yayılan bu hikaye ne yazık ki başka bir kaynakça teyit edilemiyor.“.

The Times arşivinde, arama motorlarında ya da İngilizce diğer sanal kaynaklarda yaptığımız taramada bu yönde bir haberin izine rastlayamıyoruz.

Hıncal Uluç’un anlatısında (usul ve esas yönünden) hukukî bazı hatalar mevcut. Saldırının ardından göz altına alınan sanık hakkında iddianame düzenlenmeden hemen ertesi gün ceza verilmesi ya da fizikî saldırıda bulunmayan sanığa sadece korkutma ya da saldırı teşebbüsü nedeniyle 7 gün, özgürlüğüne müdahale nedeniyle 7 yıl hapis cezası verilmesi gibi…

Konu hakkında görüşü talep edilen aralarında İngiltere’de avukatlık yapan Can Yeğinsu’nun da bulunduğu birçok hukukçu “böyle bir karar ya da içtihattan haberdar olmadıklarını” belirtmiş. Danıştığımız hukukçular da aynı görüşü paylaştı.

Özetle, Hıncal Uluç’un ortaya attığı anlatı, sadece Türkiye’de ve Türkçe kaynaklarda gerçek bir olay gibi anlatılır hâle gelmiş.

Ve doğrulanamıyor…

İngiltere’de yargıçların maaş almadığı, hakimlerin cebinde Kraliçe imzalı boş bir çek olduğu, hakimin istediği zaman çekin üzerine istediği rakamı yazarak bankadan tahsil edebileceği, bu durumun “yargıçlara İngiltere Hazinesini emanet edecek kadar güveniyorum” anlamı taşıdığı yönündeki uydurma anlatıyı andırıyor.

Hıncal Uluç’a ilaveten mezkûr anlatıyı aktaran yazarlardan tespit edebildiklerimiz şöyle:

Yüksel Aytuğ, Sabah’taki “Yine ıskaladın Hıncal Ağabey” başlıklı 1 Ekim 2020 tarihli yazısında anlatıyı tahrif ederek aktarmıştı:

“Yeri gelmişken şu meşhur içtihat kararını hatırlatmakta fayda var. Gece Central Park’ta yürürken taciz edilen genç kızın davasında hakim 24 yıl 3 ay hapis cezası verince, gazeteciler ceza süresinin neden bu kadar çok ve küsuratlı olduğunu merak etmişler. Yargıç açıklamış: “3 ay taciz için, 24 yıl ise ABD’deki tüm kadınların parklarda tek başlarına özgürce yürüme haklarına saldırıda bulundukları için…””

 

Yorumunuzu yazınız...